23 Ekim 2011 Pazar

KANUN BAĞLANIP TERÖR SERBEST BIRAKILINCA

MEMLEKETİN AYARI BOZULDU


Durmuş bir saat bile günde iki kez doğruyu gösterir.
Ya ayarı bozulmuş bir saat?
Ne zaman ne göstereceği belli olmaz.
Saatin ayarı bozulmuşsa, artık sürekli yanlış göstermektedir.
Geri kalıyorsa da yanlış göstermektedir, ileri gidiyorsa da.
İleri giden bir saat için, “Bu saat zamanın önünde, çok ilerici” denebilir mi?
Denemez... Sonuçta o saat yanlıştır.
İşte memleket de bu hale geldi.
Ayarı bozuldu.
İçeride dışarıda, her alanda, her konuda ölçü kaçtı.
Denge, karşılıklılık, meşru zemin, hak arama hakkı gibi kavramların tümü ya ortadan kalktı ya da anlamı değişti.
Hükümet, orantısız güç kullanımını bir başarı, istikrar, ilerleme, iktidar olduğunu kanıtlama aracı haline getirdi. Orantısız güç bazen bir kanun hükmünde kararname, bazen bir kanun hükmünde haddini bildirme...

***
Avrupa Birliği’nin son ilerleme raporu bu ölçüsüzlüğü tanımlamada ilginç bir örnek. Yıllardır hükümetin attığı her adıma, çıkardığı her yasaya “reform” diyen AB temsilcileri, onca reformun ardından gelinen noktaya bakınca ister istemez şaşırıyorlar.
İlerleme raporunun medya bölümünün özeti şu:
“Türkiye’de her konu açıkça tartışılabiliyor. En hassas konularda bile en ileri görüşler ortaya atılabiliyor. Ancak bu özgürlüğün hiçbir güvencesi yok.”
Bir başka deyimle, Türkiye’de özgürlükler geniş, cezaevleri dolu!
Bu tablonun nedeni başta vurguladığımız ölçüsüzlük, ayar bozukluğu.
Hükümet bunu siyaset yapma anlayışı olarak benimsediği için yasaları da ona göre çıkarıyor. Kapsama alanlarını çok geniş tutuyor ki; istediğini içine alabilsin.
Düşünün; tarlalarının hidroelektrik santralının altında kalmaması için sesini duyurmaya çalışan köylüler hakkında bile, çıkar amaçlı suç örgütü kurmak suçlamasıyla soruşturma açılabiliyor.
Bu anlamda Türkiye’de hiç kimse kendini güvence altında hissedemez. Kendisini maddi olarak ve nüfuz olarak çok güçlü hisseden üç işadamı bir araya gelip, bir girişim planlasa; ülke ekonomisine katkıları nedeniyle madalya da alabilir, çıkar amaçlı suç örgütü kurmaktan soruşturmaya da uğrayabilir.
En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir sözünden yola çıkarak şöyle bir benzetme yapabiliriz:
En kötü ölçü bile ölçüsüzlükten iyidir.

***
Bütün bu karmaşayı “ustalık” olarak göstermek gerçekten ustalık isteyen bir şey.
Aslında “usta”nın sözlük anlamına bakarak da olup bitenleri açıklamak olası. Dört beş ayrı anlamı bir yana, usta bir işi tek başına yapmayı tarif ediyor.
Günlük hayattaki kullanımıyla da usta, kafasına koyduğu bir şeyi yapmak için gerekirse hiçbir kural tanımamayı da tarifin içine katıyor.
Oysa ülke yönetimi ustalığı değil, “kurallar bütünü” içinde olmayı gerektiriyor.
Türkiye’de bugün kurallar bütünü diye bir şey yok; kurallar yelpazesi var. Yelpazenin içinde her şey var. Hangisini seçerseniz, kurala uymuş oluyorsunuz.
Ustaya ve çevresine göre böyle... Bunun tersi de geçerli... Çevrenin dışındaysanız neyi seçerseniz seçin, kural ihlali yapmış oluyorsunuz.
Yaptırımı da çoktan seçmeli... Elinden her şeyin alınması olabilir, ağır bir para cezası olabilir ya da ağırlaştırılmış yargılama ile birlikte tutuklama olabilir.
Noktayı Beydeba’nın bir sözüyle koyalım.

Diyor ki:
“Hükümetlerin en kötüsü suçsuzu korkutandır.”


Mustafa Balbay

Cumhuriyet







18 Ekim 2011 Salı

“… HİÇ GÜNCELLENMEDİ, PIRLANTA ALSINLAR”


‘… PASTA YESİNLER!’


Önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 5. uçağı “Airbus 319” daha büyük, daha modern olan “Airbus 330” ile güncellendi.

Sonra üçüncü makam aracı olan Mercedes, dördüncüsü 500 bin liralık BMV marka oto ile güncellendi.

Milletvekillerinin “özel” arabaları da tahsis edilen “resmi” arabalarla güncellendi. Araba “resmi” olur da benzini “özel” olur mu? Onlar da güncellendi. Peki, resmi arabayı kim kullanacak? Eş dost şoförlerin TBMM’den maaş almaları ile güncellendi.

Yetmedi, telefonları yıllık ortalama 10 bin liralık ödenekler ile güncellendi. Ardından uçak biletleri de bedava olarak güncellendi. Yetmedi, ücretsiz tablet bilgisayarları da güncellendi.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bu güncellemeleri, başka güncellemeler ile karşılamanın yolunu hemen buldu!

Doğalgaz konutlarda yüzde 12.2-14.3, sanayide yüzde 13.3-14.3 olarak güncellendi. Doğalgaz bağımlısı elektrik üretimi de yüzde 9.6 olarak güncellendi.

Domino etkisi önce elektrik girdisiyle sağlık hizmetlerine yüzde 20’ye varan güncelleme getirdi. 
Önümüzdeki haftalarda sanayi üretimleri de bu güncellemeden elbette nasibini alacaktır.

Pasaport, sürücü belgesi, silah taşıma ruhsatı harçları ile ehliyet harcı da güncellendi. Bundan önce “Üretici Fiyat Göstergesi” son 34 ayın en yüksek güncellemesi ile yüzde 12.15 olarak gerçekleşmişti.

Başkalarının oyuncağı ile gerdeğe girmeyi güncelleştiren AKP hükümeti “Özel Tüketim Vergisi’nde (ÖTV)” bir çırpıda 5.5 milyar liralık güncellemeyi gerçekleştirdi. Her nedense pırlantadaki vergiler güncellenmedi! İnsanın aklına “Acaba, kimlerin Somali elmas madenlerinde ortaklığı var?” sorusunu getirmiyor mu?

“Katma Değer Vergisi (KDV)” ve ÖTV ile dar gelirli halkın üzerinde en büyük yükü oluşturan dolaylı vergiler yüzde 70’lerde...

ABD Başkanı Barack Hussein Obama’nın yasalarda değişiklik yaparak zenginden daha fazla vergi alıp çalışanın sırtındaki yükü azaltmaya, iş olanaklarını arttırmaya çalıştığı şu günlerde Nev York’ta ünlü borsa sokağı Vall Street’te “Amerikan sonbaharı” denilen eylemler başladı. Bu eylemler Avrupa başkentlerine de sıçradı.

Hükümet ABD örneğini bile Türkiye’de güncellemiyor. Memura yeni dönem bütçesinde enflasyon oranının da altında, yüzde 3 artı 3’lük bir güncellemeyi öngörüyor. Böylece lise mezunu bir memura ocak ayında yapılacak aylık güncelleme topu topu 1.5 kiloluk kıymaya bedel olacak!

Uçağı ile makam arabasını son modelle güncelleştiren Başbakan “Porsche yerine Fiat’a binin..” diyor.

20 yaşında Fransa Kralı olan 16. Louis’nin taç giyme töreni Paris’te “ekmek” kıtlığına rastlamıştı. 
Halkın ekmeksizlikten, ekmek alamamaktan yakındığını söyleyen yardımcılarına 19 yaşındaki Kraliçe Marie Antoinette’in “Ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler!” sözleri ünlüdür.

Ekonomik dengesizliğin de desteklediği “aydınlanmacı özgürlüklerin” öne çıkmasından sonra kral ve kraliçe tutuklandı. Kraliçe 16 Ekim 1793’te, Paris sokaklarında eli kolu bağlı, bir saat dolaştırıldıktan ve aşağılanmak için çırılçıplak soyulduktan sonra başı giyotinle uçuruldu.

Neyse bu bölümü güzel bir haber ile noktalayalım! Doların TL karşısında değer kazanmasına karşın; ham petrol fiyatının düşmesinden dolayı, benzine 6 kuruş indirim geldi. Gözümüz aydın!


Özgen Acar

Cumhuriyet