13 Mayıs 2011 Cuma

AÇILIP SAÇILAN TATMİNLİ İLERİ DEMOKRASİ

KOPYA İKTİDARI!


Meydanlar toz duman.
En çok tozutan da Muhterem Başbakanımız.

***
Kasetin siyasete, siyasetin kasete girmesi ne yeni, ne de Türkiye’ye özgü.
Ama kasetler, ne seksi daha seksi hale getiriyor.
Ne de siyaseti daha zevkli kılıyor.
Amerikan Cumhurbaşkanı adaylarından Senatör Barry Goldwater’in 1960’larda söylediği o söz hâlâ belleklerdedir:

“Seks ile siyaset birbirine çok benzer. Zevk almak için ikisinde de çok iyi olmanız gerekmez!”

***
İktidarın seçim meydanlarındaki hallerine bakınca gerekmediği sahiden çok belli oluyor.

***
Kendisini bütün zamanların En Çılgın Projecisi ilan ediyor.
Karada gemi yüzdüren İstanbul Fatihi Sultan Mehmet’i bile yattığı yerde mahcup ediyor.
Kanalizasyona muhtaç İstanbul’u, kanalla ikiye böleceğini ilan ettiği yetmezmiş gibi… Dönüp bir de..
“İstanbul’un yanına 2 İstanbul daha inşa edeceğini!” açıklıyor.
İstanbul sayısını 3’e çıkarmak da neyin nesi?
Herhalde niyeti asıl İstanbulluya da 3’ün 1’ini bırakmak!

***
Meydan tozutması devam ediyor…
“Ben Süper Lig’in usta oyuncusuyum!”
Süper Lig, sanki Çiftetelli gibi, bir kendin çal - kendin oyna oyunu!

***
Meydanların tozu dumanı arasında akılda kalacak en doğru sözü Devlet Bahçeli söylüyor:“Türkiye Öcalan - Gülen – Erdoğan eşkenar üçgenine sıkışmış durumda!”
Başbakanımız, kendisini Süper Lig oyuncusu ilan etmekte haklı..
Oynaşlarının ikisi de birbirinden süper:
CHP lideri Memur Kemal elbette kesmez onu.

***
Yargı hakkındaki korkular, kaygılar, kuşkular ne yazık ki yavaş yavaş gerçeğe dönüşüyor.
Şifreli - Sehvenli - Pardonlu ÖSYM sınavının iptaliyle ilgili dava “takipsizlik” ile sonuçlanıyor!
Şaşırmamak gerek.
İktidarın “Tatmin oldum” diye sıkı takipte tuttuğu bir davanın takipsizlikle sonuçlanmasından doğal ne olabilir ki?

***
Şimdi sıra halkı ve öğrencileri, Bıyıklı Ali Demir’in “Görevi ihmal”den yargılama oyalamacasında...
Sanki bu ülkede görevi ihmal diye bir suç varmış / kalmış gibi!
Görevi ihmal diye bir suç varsa bu suçun asıl failleri, o muhteremi o makama tayin edenlerdir!

***
Ali Demir, mühendismiş. Ama uzmanlığı tekstil...
Yani iplik!
KPSS’den sonra ÖSYM’de de şifreciliğin – kopyacılığın çorap söküğü gibi gitmesi boşuna değil.
Ama asıl ipliği pazara çıkan bu zat değildir.
Böylesi bir ehliyetsize “bıyıklarına binaen” böylesine ciddi bir görevi verenlerde.

***
Bu rezaletin patlayacağını, çok değil 80 gün önce bu iktidarın alelacele bir gece yarısı Meclis’e getirdiği ÖSYM tasarısı görüşmelerinde, CHP sözcüleri feryat figan ortaya koymuştu.
Bu satırların naçiz yazarının söylediklerine de tutanaklar tanıktır. (TBMM Tutanakları 17 Şubat 2011 5. Oturum Saat 21.10)

“ÖSYM Başkanı’na haddinden fazla yetki veriyorsunuz. Yönetim Kurulu’na bir tek öğrenci veya sendika temsilcisi almıyorsunuz.
Kopyacılık evrakta sahteciliktir. Kopyacılığa bu iktidar döneminde rastlanması çok doğal! TBMM’de ‘Evrakta sahtecilik’ dosyası olanların döneminde elbette ÖSYM’de de kopyacılık, evrakta sahtecilik olacaktır!”

***

Nitekim oldu da...
***

Gelecek ay tam bugün, bu iktidar hâlâ başımızda ise olmaya da devam edecektir!


Ahmet Tan

Cumhuriyet





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder