Ezgi Başaran (Radikal): BİLMEYEN PAŞALAR
* Balyoz davası iddianamesine göre zamanın 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan’ın planladığı darbeyi yine zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman engellemişti. Yalman ve Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök olmasaydı darbenin hayata geçirebileceği hem ima hem de kesin ifade olarak iddianamede birkaç kez geçiyor.
*Dolayısıyla Balyoz sanıkları uzun süredir savcıların niçin Yalman ve Özkök’ün ifadesine başvurmadığını sorguluyor. Hatta feryat figan ediyor.
* Son celselerden birinde savunmasını yapan sanıklardan Albay Erdal Akyazan bakın ne kadar öfkeli: “Hilmi Özkök, Aytaç Yalman, Yaşar Büyükanıt, İlker Başbuğ. Ey benim eli öpülesi komutanım! Canım çok yanıyor. Gel buraya; ya hançerin hepsini sok bitir bu işkenceyi ya da çek çıkar hançeri sırtımdan ve sar yaramı. O zaman seni affeder miyim? Asla! Yaramı sarsan da artık seni affetmem. Bana emir-komuta etmiş olma onurunu senden sonsuza kadar geri alıyorum.”
* Bu arada geçen hafta bir gelişme oldu: 27 Nisan’da Hilmi Özkök, Milliyet’ten Fikret Bila’ya, 28 Nisan’da da Aytaç Yalman, Hürriyet’ten Tufan Türenç’e konuştu. İkisinin de ortak cümlesi şuydu: “Bende Balyoz’la ilgili bilgi ve belge bulunmamaktadır.”
* Paşaların bu açıklaması, nicelik olarak kalabalık, nitelik olarak öfkeli olan Balyoz sanıklarını rahatlatır mı bilmem. Ama benim aklımı iyiden iyiye karıştırıyor. Savcıların, bu ‘bilgi-belgesiz paşalar’ın söz konusu darbeyi önlediğine dair hangi bilgi ve belgeyi temel alarak o iddianameyi yazdığını bir türlü çözemiyorum.
* Son celselerden birinde savunmasını yapan sanıklardan Albay Erdal Akyazan bakın ne kadar öfkeli: “Hilmi Özkök, Aytaç Yalman, Yaşar Büyükanıt, İlker Başbuğ. Ey benim eli öpülesi komutanım! Canım çok yanıyor. Gel buraya; ya hançerin hepsini sok bitir bu işkenceyi ya da çek çıkar hançeri sırtımdan ve sar yaramı. O zaman seni affeder miyim? Asla! Yaramı sarsan da artık seni affetmem. Bana emir-komuta etmiş olma onurunu senden sonsuza kadar geri alıyorum.”
* Bu arada geçen hafta bir gelişme oldu: 27 Nisan’da Hilmi Özkök, Milliyet’ten Fikret Bila’ya, 28 Nisan’da da Aytaç Yalman, Hürriyet’ten Tufan Türenç’e konuştu. İkisinin de ortak cümlesi şuydu: “Bende Balyoz’la ilgili bilgi ve belge bulunmamaktadır.”
* Paşaların bu açıklaması, nicelik olarak kalabalık, nitelik olarak öfkeli olan Balyoz sanıklarını rahatlatır mı bilmem. Ama benim aklımı iyiden iyiye karıştırıyor. Savcıların, bu ‘bilgi-belgesiz paşalar’ın söz konusu darbeyi önlediğine dair hangi bilgi ve belgeyi temel alarak o iddianameyi yazdığını bir türlü çözemiyorum.
*-*-*-*-*-*-*-*
Hatice Tuncer (Cumhuriyet): KAN KUSTURULUYOR
2. Ergenekon davasının tutuklu sanığı Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu: Hasta tutukluların cezaevinde tutulması için hekimler üzerinde korku ortamı yaratıldı
Gazetemiz yazarı Mustafa Balbay’ın 2 yılı aşkın süredir tutuklu bulunduğu İkinci Ergenekon davasının 119. duruşması yapıldı. Tutuklu sanık eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, tahliye edilen sanıklardan avukat Yusuf Erikel’in ve Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın hastalıklarına dikkat çekerek, “Hekim meslektaşlarım üzerinde bir korku ortamı yaratıldı. Adalet kan kusturur mu? Ben Yusuf Erikel’in kan kustuğunu gördüm. Bu korku ortamı devam ettirildiği sürece adalet kan kusturur” diye konuştu.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın dünkü oturumunda söz alan tutuklu sanık Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, “Ben bir hekimim, ettiğim Hipokrat yemini gereği bazı şeyleri söylemek zorundayım” dedi. Prof. Dr. Hilmioğlu, hastalığı nedeniyle tahliye edilen sanık avukat Yusuf Erikel’in bir yıl boyunca Silivri Devlet Hastanesi’ne gidip gelmesine karşın geniz tümörünün 6-7 cm çapına ulaşıncaya kadar tespit edilemediğine dikkat çekti. Hilmioğlu, “Erikel sizin meslektaşınız, ama geniz tümörü 6-7 cm çapına ulaşana kadar tespit edemeyen de benim meslektaşım. 6-7 cm çapında tümör demek, o hastanın artık yaşamı birkaç yıl ile sınırlı demektir. Erikel’in yaşamından 30 yıl alınmış” dedi. Prof. Dr. Hilmioğlu, tutuklu sanık Prof. Dr. Haberal’ın Ventriküler Taşikardi hastalığı olduğunu duruşmalarda öğrendiğini anlattı. Harward Üniversitesi’nde yayımlanan “Ventriküler Taşikardi ve Ani Kalp Ölümü” başlıklı yazıyı mahkemeye sunan Prof. Dr. Hilmioğlu, “Böyle bir hastayı cezaevinde tutma çabası neden kaynaklanıyor? Doğrudan her an ölümle karşı karşıya demek. Milletvekili adayı çıkaracak falan ama bu hastalık 30 gün, 30 saat, 30 dakika değil, 30 saniye içinde insanı götürür” dedi. Hilmioğlu şöyle devam etti: “Neden bir ventriküler taşikardi hastası, geniz tümörü 6-7 cm’ye ulaşan bir hasta cezaevinde tutulur, hastaneye yatırılmaz? Ben de tutuklu bulunduğum süre içinde 4 hastanede bulundum. Meslektaşlarımın gözlerinde korkuyu gördüm. Meslektaşlarım üzerinde bir korku ortamı yaratıldı. Ayrıca sadece mimiklerle değil, sözlü olarak da bana söylendi. Adalet kan kusturur mu?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder