‘İNSANLARI KORKUTARAK…’
Bu hafta köşeme John Howard Lawson’u konuk edeceğim. Lawson, Hollywood’un en nitelikli yazarlarından biriydi. McCarthy döneminde, komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle “Amerika’ya karşı çalışmalar”ı araştıran komitenin karşısına çıkarılmıştı. Duruşmada bildirisini okumak istemişti Lawson; ama komite buna izin vermemişti.
Aşağıda yazarın okutulmayan bildirisini sunuyorum:
***
Bu komite, lekelemek, yıkmak istediği Amerikan yurttaşlarını, yasaların dışına çıkarak, dürüst olmayan bir biçimde, bir haftadır suçlamaktadır. Amerikan halkı bu durumu tek kelimeyle özetliyor: çirkef. Mantıklı insanlar çirkefle uğraşmazlar. Ama o çirkefin nereden geldiğini bulmamız, o çirkefte başkalarıyla birlikte boğulmadan buna bir son vermemiz gerekiyor. Kaynak apaçık ortada. “Kanıt” dedikleri şeyleri, satılmışlardan, akıl hastalarından, reklam peşindeki soytarılardan, Gestapo ajanlarından, muhbirlerden, karacahil ve korkak birkaç Hollywood sanatçısından elde etmişler.
O insanlar, birey olarak önemli değildirler. Birey olarak ben de önemli değilim. Bu komitenin beni yıkmaya, çalışmamı engellemeye, daha da kötüsü, bir Amerikan yurttaşı olarak beni onurumdan etmeye çalışması, bunu herhangi birine yapabildiklerini göstermek bakımından önemlidir.
Bu arada, anayasanın hiçe sayılması konusuna dokunmayacağım. Durum o kadar ortadadır ki, ayrıntılara girmeye gerek yoktur.
Lekelemek için yazarların, sanatçıların seçilmesi şaşırtıcı değildir. Yazarlar, sanatçılar, bilim adamları ve eğitimciler, demokrasiden nefret edenlerin ilk hedefleridir. Yazarın demokrasilerde özel bir sorumluluğu vardır, düşünce alışverişini geliştirir. Düşüncelere sınır çizmek ve haberleşmeye sansür koymak amacını güden, bu amaçlarını tutanaklarda da belirten kimselerin saldırısına uğramaktan onur duyuyorum...
Siyasal ve toplumsal görüşlerim çok iyi bilinmektedir. Yaygın bir sanat olarak sinemaya inancım da çok iyi bilinmektedir.
Hiçbir zaman, kendilerini diktatör ilan edenlerin, düşünceye sansür koymaya kalkışan Gestapoların ve bu çeşit komitelerin buyruğuna göre yazı yazacak değilim. Söz özgürlüğüm satılık değildir; sizin vereceğiniz tavsiye kartlarıyla iş bulacak kadar alçalmadım.
Senaryolarını yazdığım filmleri milyonlarca Amerikalı gördü, onayladı. Beni karşınıza almanız, onları karşınıza almanız demektir.
Bir yurttaş olarak yalnız değilim burada. Yüz otuz milyon Amerikalının temsilcisiyim. Beni yıkmanız, hiçbir Amerikalının güven içinde bulunmaması demektir. Tarladaki çiftçiyi, ormandaki oduncuyu, makinesinin başındaki işçiyi, hastanedeki doktoru da çağırabilirsiniz buraya — onları işlerinden eder, onurlarını lekelemeye kalkışabilirsiniz.
Komite Başkanı J. Parnell Thomas küçük bir politikacıdır; daha büyük güçlere hizmet etmektedir. O güçler, ülkemize faşizmi getirmeye çalışmaktadırlar. Amerikan halkının özgürlüğünü ve haklarını elinden almak için uydurma bir tehlike yaratmaya çalışmaktadırlar. İnsanları korkutarak özgürlükleri kısıtlayıcı yasalar getirmeye çalışmaktadırlar.
Biraz tarih bilgisi olanlar, bu yöntemi iyi bilirler. Yüzyıllar boyunca“kızıllar”dan, “komünistler”den, “yasa ve düzen düşmanları”ndan söz edilerek birçok ülkede diktatörlüklerin kurulması sağlanmıştır.
Söz özgürlüğüyle düşüncelere zincir vurma çabası arasındaki savaş, halkla bir azınlığın, halktan korkan bir azınlığın arasındaki savaştır aslında. Haberleşme özgürlüğüne saldırı, halkımıza saldırıdır.
Ama halkımız o saldırıyı nasıl karşılayacağını bilmektedir. Bugüne kadar olduğu gibi, bugünden sonra da haklar korunacaktır.
Ülkü Tamer
Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder