22 Aralık 2010 Çarşamba

BİLGE DER Kİ “KULAKTAN İÇİLİR RAKI”

DÜNYA RAKI GÜNÜ…


Geçenlerde sordular; “Dünya Rakı Günü’nü kutladınız mı?”

Utancımdan yüzüm kızarmasa da sesim soluğum kesildi… “Merak etme” dediler ve eklediler: 
“Aralık ayının ikinci cumartesisi olsa bile yılbaşına kadar yaydılar; denebilir ki aralık artık Dünya Rakı Ayı.”

Demek ki 10 gün kaldı bu “milli” günü kutlamaya... Öyle ya, rakı resmen milli içkimiz ilan edildiğine göre, kutlaması da aynı tanıma yakışır duygular içinde olmalı...

Yavuz Akalın, bu anlamlı gün için neden aralık ayının seçildiğini özetle şöyle açıklamıştı: “Balığı bol, mevsimi soğuk, geceleri uzun ve harflerinden ‘rakı’ yazılabilen yegâne ay aralık... Bir kayda rastlanmamakla beraber Bekri Mustafa’nın da aralık ayının ikinci cumartesi gecesi doğduğu rivayet edilir...”

Biliyorsunuz Bekri Mustafa, Osmanlı döneminin halk kahramanlarından… Rakının doğuşu ve millileşmesi de Osmanlı döneminden… Hangi ansiklopediyi açarsanız açın, rakının Türk içkisi olduğunu yazar. Sakız rakısı Mastika’nın bile ilk kez Türkiye’de üretildiği biliniyor. Bu nedenle “Oy oy mastika mastika, sigarası malbora” türkümüzün tarihsel kökeninde de bu gerçek yatıyor.

Araştırmacılar rakının ülkemizdeki serüveninin 300 yıla uzandığını belirtiyor. Yunan belgelerinde de “uzo” denen Yunan içkisinin Kirios Stavrakis adlı bir Osmanlı doktoru tarafından bulunduğu yazılıdır...

Anadolu’da bugün de evlerde üretilen “boğma rakı”nın yüzlerce yıllık geleneğe dayandığını biliyoruz… Ne var ki bu üretim tarzı, ölçüsü kaçırılan alkol oranına bağlı hastalıklara neden olduğundan, Cumhuriyet hükümeti 1926’da rakıyı devlet tekeline almış... Yani bugünkü sağlıklı rakı üretimini de Cumhuriyet Devrimi’ne borçluyuz.

İşte böylesine, hem milli hem de Cumhuriyetin armağanı olan rakımızı kutlamak için aralık ayı bitmeden gereğini yapmak gerekiyor... Eş, dost, ahbap ve herkes haydi meyhanelere… ‘Dünya Rakı Günü’ için kadeh kaldırmaya... Hem de o, içine buz koymadan sürekli soğuk kalmasını sağlayan Türk icadı “ehlikeyf”lerin sıralandığı masaların çevresinde toplanarak...

İnsanlık adına

Peki, rakı sadece bizim içkimiz olduğu halde, neden “Dünya Rakı Günü” diyoruz?

Bunun anlamı hem evrensel hem de insanidir. Hemen tüm milletlerin milli içkileri var. Japonlar pirinçten yaptıkları “sake”yi, İngilizler “cin”i, Arjantinliler ve Fransızlar “şarap”ı, Meksikalılar “tekila”yı, Yunanlılar “uzo”yu, Amerikalıların çoğu “viski”yi, Almanlar “bira”yı, İtalyanlar “grappa”yı Ruslar “votka”yı, hatta Orta Asya Türkleri de yüzde 3 alkol bulunan “kımız”ı milli içkileri sayarak şenlikler bile düzenliyorlar...

Bizim de rakı için ‘dünya günü’ düzenlememizin anlamı, diğer milletlerin milli içkilerini de kutlayarak, tüm insanlığın en keyifli ve en insancıl hallerini yaşadıkları o içten ve “hesapsız-kitapsız anlar”ını kutlamak...

Bir anlamda barışın, sevginin ve birlikteliğin milli kaynaklarını anımsayarak ve anımsatarak dünyanın “savaş ve kavgalar”la değil, “hoş duygular”la yaşanmasına katkıda bulunmak.

Rakı masaları nasıl ki “muhabbetin masası”ysa, diğer milletlerin milli içkilerinin masaları da sohbetin, sevginin, insancıllığın masası değil midir?

Sevgili İlhan Selçuk’un pek sevdiği Bektaşilerden biri demiş ki;

“Rakı ağızdan değil, kulaktan içilir,

Biz ona içki değil, dem deriz!”

Rakı denilince akla ilk gelen bilgelerimizden Aydın Boysan ise bakın neler söylüyor:

“Gönül verip gönül geçme..

Ekmediğin yeri biçme..

Benden sana bir nasihat..

Tek başına rakı içme..”

Dünya Rakı Günü, milli içkileri olan tüm dünya milletlerine kutlu olsun...


Oktay Ekinci

Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder