27 Ocak 2011 Perşembe

DEMOKRASİDİR DEMOKRASİYE ÇAKILAN KAZIK


ÇAKMA


Ergenekon’dan üç yıldır tutuklu sanık Mehmet Ali Çelebi’nin emanete alınmış telefonunun dakikalık bir zaman dilimi içinde açılıp, içine Hizbuttahrir örgütü bağlantılı 139 adet telefon numarasının eklenebilmesinin sırrı ortaya çıktı. emniyetten gelen itirafta Çelebi’nin SİM kartına ait bilgilerin içine, söz konusu örgütle ilişkili serbest bırakılmış bir başka zanlının bilgilerinin eklenmiş olabileceği bildirildi.

Ergenekon ile adı geçen İslami örgüt ilişkilerinde kilit sanık olarak iddianamede yer alan Çelebi’nin telefonuna emniyette çakma bilgiler eklendiği sabit olurken, özrü kabahatinden büyük polisiye icraatlarıyla suçlu, suç yaratmanın, AKP iktidarları sürecinde, askeri darbeleri aratmayacak boyutlarda geçerli olduğunu ortaya koydu.

Tutuklu bir sanığın emanete alınmış telefonunun açılması, içine kayıt eklenmesi.. Başbakanımızın çok sevdiği sözcükle “velev ki” kasıtsız, yanlışlıkla olduysa, bu türden işlemlerin yapılıyor olması ne anlama geliyor? Ne zaman gazeteci arkadaşlarımı görebilmek adına bir-iki saatliğine duruşma izlesem, sorgusu yapılan sanıkların kendilerine ilişkin iddianame bölümlerinde yer alan, polis tutanaklarının iddianamelere taşınması içerikli belgelerin “çakma”, gerçek olmadığına ilişkin, uzun uzun açıklamalar, bilgilendirmeler dinlemiş oluyorum.

İster inanın ister inanmayın yasadışı, hukuk dışı dinlemeler, elde edilmiş yasal nitelik kazanamamış belgeler, en masum cezalandırmada kullanılmaya çalışılan araçlar sayılabilir. Kendi adıma en çok kimliği açıklanmayan, pişmanlığı kullanan asıl suçlular üzerinden tanıklıklara, tarihler, içerikleriyle oynanmış düzenlemelerin çokluğuna şaşıyor, askeri darbe hukukunda bu kadar çok çakma belgenin söz konusu olmadığını anımsıyorum. Sözde ileri demokrasi, sivil iktidar döneminde, sivil darbe hukukunun böylesine çakma kanıtlar üzerine oturtulabilmesini aklıma sığdıramıyorum..

***

Sonra bir televizyon oturumunda ya da bir gazete yorumunda bunca kirli çamaşırlar ortaya saçılmışken iktidarın en yetkin siyasi kimliklerinden, hukuk, insan hakları, demokrasi adına kişilerin vicdanları sızlamadan kanıtlanmış, kesinleşmiş suçlar varmış gibi kişileri, kurumları aynı pervasızlıkta bir daha bir daha suçlayabilmeleri... Demokrasi, insan hakları savunması ağızlarda sakız, vicdansız suçlamalar, karalamalarda densizliğin boyutları..

Bu kadar ağır çakma belgelerle ağır suçlamaların geçerli olduğu kirli çamaşırlar ortalığa saçılmışken kanıtlanmamış, çok fazlası kurgulanmış suçlamalarla, önyargılarla bu kadar yaygın insan hakları, infaz niteliğinde tutuklulukların yaşandığı olaylar zincirinden hiç ders çıkarmamak, insafsızlıkla aynı türden her operasyon haberinde aynı suçları işleyip, zanlıları yargısız mahkûm etmek nasıl bir izansızlık?.. “Birinci Balyoz” iddianamesi belgelerinin çakmalığı üzerine çok fazla bilgi ortaya çıktı; gelsin ikinci operasyon, ikinci belgeler.. Arınç suikastı haberinin şokunda, özel yargı ekibinin hukuken giremeyecekleri yerlere, belgelere ulaşmaları sağlansın.. Olmadı bir yeni ihbar, gözü kapalı bulunan yeni gizli belgeler.. Çarşaf çarşaf yayınlarla yeni yeni suç senaryoları.. Onların da çakmalığı mı kanıtlanacak?.. Gelir yenileri.. Aslolan gerçekliği sorgulanmadan, bilgi kirliliğinde yaratılabilen suçlar, suç algılamalarına ilişkin kitlelerin bilinçaltına kazınanlar.

Çok doğru; Türkiye askeri darbelerle insan hakları, demokrasisi ağır yaralar almış bir ülke. Gerçek demokrasiye yürüyüşün önünde haklı gerekçeli bile olsa askeri darbe beklentileri, desteği, kaygısı silinmeli, tarihe gömülmeli. Nakıs teşebbüs içeriğinde de olsa askeri darbe girişimleri ile hesaplaşılmalı, suçluları suçları ile doğru ilişkili yargılanmalı..

Hukuk devletinde, demokratik düzende, suç-ceza-kanıt ilişkisini dayanak almış, bağımsız yargının işletilmesinin ötesinde kriterler olabilir mi? Yargısız infazlara, ceza niteliğinde kullanılan tutukluluklara, yasadışı elde edilmiş kanıtlara, hele hele çakma suç kanıtlarına göz yumulabilir mi? Oluyorsa, olabiliyorsa hesabının sorulmaması söz konusu olabilir mi? “Askeri darbelerle hesaplaşma, ileri demokrasiye geçiş” adına hukuk devleti düzeni, insan hakları ayaklar altına alınabilir mi?

Yazıyı kapatırken son dakika haberlerinden. Hizbullan ana davasının 16 sanığı hakkında, müebbet hapis cezaları Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nden onay çıkmış. Bu arada ilk karar mahkûmiyetleri varken kesinleşmemiş hüküm gerekçe anlı şanlı karşılama törenleri ile serbest bırakılmış sanıklar uçup gitmiş. Ama Haberal’ın haksız tutuklandığına ilişkin kararı veren yargıçlar, AKP iktidarının ele geçirdiği, ağırlığını koyduğu yeni kurul tarafından görevlerinden alınmışlar. Cezaevine sağlık nedeni ile gönderilmesine izin vermeyen kadiyolojinin sorumlu hocası da tutuklanmış, acil servis tutuklu odası saatlerle polis tarafından aranmış..En son dün adli tıp heyeti teftişi vardı.. Bu ne bitmez kin?..


Şükran Soner

Cumhuriyet


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder