4 Kasım 2011 Cuma

AKILIN VE BİLİMİN DIŞLANIP PARANIN HER ŞEYLEŞTİRİLMESİYLE AZDIRILAN ÇÖKÜŞLER

Orhan Bursalı (Cumhuriyet Bilim Teknik):

Bu hafta, genellikle sadece yanıt verdiğimiz ve ayıp olur diye yayınlamadığımız, dergimiz üzerine yazılardan bir bölümüne yer vereceğim. Kimse kusura bakmasın, belki hepimiz için bir enerji kaynağı olur...

***
“Bizim size öğrettiklerimizin yarısı muhtemelen yanlıştır, ama maalesef hangi yarısı olduğunu bilmiyoruz.”

‘Nükte de içeren bu söz, bilimde bugün doğru gözüken bazı bilgilerin yarın yanlış olabileceğini ve bilimin sonsuzluğunu vurguluyor bir bakıma..’



*/*/*/*/*/*/*/**/*/*/*/*/*/*/*



Aykut Göker (Cumhuriyet Bilim Teknik):

Güney (Gönenç) Hocanın üniversitede 40’lı - 50’li yılların karanlığını anlattığı bir kitabı yayımlandı: 
“Karanlık Zamanların Şarkısı: Üniversitede 40’lı - 50’li Yıllar” (2011, Yeni Umut Yayınları)... Kitabın girişinde Bertold Brecht’ten (Çev. A. Kadir) bir dörtlük yer alıyor:

Karanlık zamanlarda / şarkı da söylenecek mi? / Elbette, şarkı da söylenecek, / karanlık zamanları anlatan.


*/*/*/*/*/*/*/**/*/*/*/*/*/*/*


Ülkü Tamer (Cumhuriyet): RÜZGARIN YÖNÜNÜ DEĞİŞTİREN ARAÇ

Televizyon konusunda çok sevdiğim iki sözü sizlerle paylaşmak isterim:

“Televizyon, ilk gerçek demokratik kültürdür” diyor Clive Barnes, “herkese açık olan, insanların istekleriyle oluşturulan bir kültür. İşin korkunç yanı ise insanların ne istedikleridir.”
Bruno Bettelheim ise bir tehlikeye değiniyor:

“Günün büyük bölümünü TV ekranından yöneltilen o sıcacık sözlü iletişime kulak kabartmaya ya da TV yıldızı olarak nitelendirilen kişilerin duygusal davranışlarını izlemeye koşullandırılmış çocuklar, gerçek yaşamda başarı kazanamazlar; çevrelerinde o yıldızlar gibi ilgi göremezler çünkü. Daha da kötüsü, gerçek dünyadan öğrenmeleri gerekeni öğrenemezler, bu yeteneklerini zamanla yitirirler; yaşam, ekrandaki yaşamdan çok daha karmaşıktır. En sonda da biri çıkagelip her şeyi açıklamaz. ‘TV çocuğu’ karşılaştığı olayların anlamlarını kavramakta zorlanır, umutsuzluğa kapılır. Bu sorun zamanında giderilemezse, çocukta TV karşısında başlayan‘anneden duygusal kopma’ başka boyutlara ulaşır. TV’nin yarattığı asıl tehlike budur: İnsanın edilgenliğe yönelmesi ve tek başına yaşamla karşı karşıya kalamama korkusunun yerleşmesi.”

***
Eğlenceli bir olayla bitirelim:

Televizyon tarihinde en büyük yalan şaka olsun diye söylenmişti. BBC’de 1 Nisan 1957’de yayımlanan “Panorama” programında, Richard Dimbleby, İsviçre’nin güneyinde spagetti yetiştirildiğini ileri sürdü. Dallarından spagetti sarkan ağaçlar ve spagetti toplayan köylüler gösterdi. İngilizler bunun 1 Nisan şakası olduğunu anlamadılar. BBC’nin telefonları kilitlendi. Herkes nereden spagetti tohumu bulabileceğini soruyordu. Yanıt aynıydı: 

“Tohuma gerek yok. Toprağa biraz spagetti gömüp bol bol domates suyu vereceksiniz.”

O hafta domates suyu satışları tavana vurdu.
Avrupa’da bu tür olaylara yılda bir kere rastlanıyor. Bizdeki bazı televizyonlar için ise her gün 1 Nisan.



*/*/*/*/*/*/*/**/*/*/*/*/*/*/*


Orhan Bursalı (Cumhuriyet Bilim Teknik):

İbni Sina der ki: “Bilim ve sanat, takdir edilmediği yerden göç eder.” 
Bu sözü, Ankara Üniversitesi İbni Sina Hastanesi önündeki heykelinde de yazılıdır.


*/*/*/*/*/*/*/**/*/*/*/*/*/*/*


Işık Kansu (Cumhuriyet):
Haftanın sözü
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’dan depremzedelere:
“Ben size burada cillop gibi köy yapacağım.”


*/*/*/*/*/*/*/**/*/*/*/*/*/*/*


Oktay Ekinci (Cumhuriyet): ‘YAZIH’ BAKÛ’YA DA KARS’A DA…

Bu yazımı Azerilerin de ganacağı dilde sunuram. Bakû’nun veKars’ın gözel insanları, analarıyla danıştıhları kimi* ohusunlar; başlarına gelen felakete çare arasınlar diye…

Bu felakete Türkiye’de bizler “emlak rantı saldırısı” deyirik. Azerbaycan’da ne deyirler bilmirem ama eşittim ki Bakûlü me’marlar da şehrin teze* siluetinden narahattılar...
Bakû’yla Kars’ın gedim* binalarındaki ortah zerafet dillere destan iken, şehre saygısız teze tikintileri* ile de ortah kaderlerini yaşıyırlar.
(…)
İlber Ortaylı eynen şunları yazmış: “19’uncu yy’ın Bakû’su ustalıkla restore edilmiş ve ortaya zengin bir Avrupa başkenti çıkmış(...) Lakin birçok tarihî olayı ve anıyı barındıran, bir-iki katlı avlulu binalardan oluşan eski Bakû’nun konut mahalleleri gökdelen tehdidi altında.”


*/*/*/*/*/*/*/**/*/*/*/*/*/*/*


Celal Şengör (Cumhuriyet Bilim Teknik):

Bilimi her türlü insan faaliyetinden daha kıymetli yapan bizim tersimize, gerçeği en çıplak haliyle görmek istemesi ve göstermeye çalışmasıdır. Gerçeğe ulaşmamızın mümkün olmadığı durumlarda ise, gerçeği yakalayabilmek, en azından ona bir veya birkaç adım daha yaklaşabilmek için varsayımlar ortaya atar, onların ışığında gözlemlerimizi belirli alanlara teksif ederiz.
O varsayımlar da o kadar şeffaf olmalıdır ki, en küçük bir yanlışımız bile sırıtsın ve onu meslektaşlarımız görerek bizi ikaz etsinler, «yanlış yoldasın» desinler. Bilimci, kendisine yanlışını gösteren meslektaşına veya herhangi bir kimseye şükran duyar.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder