10 Kasım 2011 Perşembe

KENTLERİ KURTARMAK ADINA DEĞİL HIZLANDIRILMIŞ RANT UĞRUNA ATILAN ADIMLARLA

Cengiz Yıldırım / Özlem Güvemli (Cumhuriyet): SİSTEM GERİ GİTTİ


Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhcu, 1999 depreminden sonra alınan ve eksiklikleri nedeniyle tartışılan tedbirlerin dahi bugün ortadan kaldırıldığını söyleyerek “4708 sayılı Denetim Yasası sorunlu çıktı. İktidarın yapabileceği iki şey vardı. Ya bu yasanın eksiklerini giderecek ya da yapı denetim sürecini yeniden yapılandıracaktı. Şimdi görüyoruz ki yapı denetim sürecinde geri adımlar atıldı” diye konuştu.

3194 sayılı İmar Kanunu’na göre gerçekleştirilen yapı denetiminin gerçek bir denetim sağlamadığının 1999 depreminde ortaya çıktığını vurgulayan Muhcu, 2001’de çıkan denetim yasasının da Van depreminde test edildiğini kaydetti. Bu yasanın İstanbul’da henüz depremle test edilmediğini ancak Ayamama ve Kâğıthane’deki su baskınlarında önemli bir sınav verildiğini dile getiren Muhcu “Görüldü ki bu sistem ile yapı denetimi sağlanamaz. Bunu Bayındırlık Bakanlığı’nın uygulamaları da ortaya koydu. Bakanlığın izni ile kurulan yapı denetim kuruluşlarının yarısı bakanlıkça kapatıldı” dedi. Bu kuruluşlarda çalışan mimar ve mühendislere sorumlulukları ile bağdaşmayan bazı cezalar verildiğini anımsatan Muhcu, atılan adımların çarpık denetim sistemini daha da geriye götürdüğünün altını çizdi.

‘Kırsal denetim dışı’

Muhcu şunları söyledi: “12 Haziran seçimlerinden sonra 17 Ağustos 1999 depreminin 12. yıldönümünde çıkarılan kanun hükmünde kararname ile nüfusu 5 binin altından olan yerleşim yerlerinde 500 metrekare ve bodrum alanlarıyla birlikte 1000 metrekareye kadar olan yapılar denetim dışına çıkarıldı. Bunun somut karşılığı şudur: Devlet yapıları, okullar, hastaneler, inanç yapıları, evler, AVM’ler, küçük ölçekli sanayi yapıları denetim sisteminin dışındadır. Van kırsalının tamamı da bu şekilde denetim dışına çıkarıldı.” Yapı denetim sürecinin 2001’den itibaren giderek merkezileşmeye başladığını ifade eden Muhcu, “Yerel yönetimlerin denetim sürecinde daha etkin yer alması gerekirken devre dışı bırakılıyor” dedi.


*/*/*/*/*/*/*


KAMU, DENETİM SEKTÖRÜNDEN ÇEKİLDİ, MESLEK ODALARI DEVRE DIŞI BIRAKILDI

Yapı denetim sistemi çöktü

Türkiye’de sağlıklı bir yapı denetim sistemi bir türlü kurulamıyor. Kamunun yavaş yavaş çekildiği özel sektöre bırakılan yapı denetim sistemi ile depremde yıkılmayacak binalar inşa etmek zor. Yap boz tahtasına dönen yapı denetim sistemi son hali ile daha da kötü durumda. Yeni düzenlemeye göre kırsal bölgeler denetim dışı bırakıldı, müteahhitler projeleri denetleyecek şirketi kendileri seçmeye başladı. Bu yapı denetim sistemi ile sağlıklı bir yapılaşmanın mümkün olmadığına dikkat çeken oda başkanları Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın bile, kurulmasının önünü açtığı yapı denetim kuruluşlarından yarısını kapattığını söylüyorlar.

2001 yılında, seçilen 19 pilot ilde kurulan yapı denetim sistemi bu yılın başında Türkiye genelinde yaygınlaştırıldı. İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Cemal Gökçe, yıllarca dosya memurluğu yapmış inşaat mühendislerine Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından proje denetçisi belgesi verilmesine tepki gösterdi. Bu konuda yeterli hazırlık yapılmadığını kaydeden Gökçe,“Pilot uygulamada ciddi sorunlar çıkmışken, hazırlık yapmadan altyapısını oluşturmadan bu sistemi tüm illerde uygulamaya kalkmak yeni problemlerle bizi baş başa bırakacak” dedi.

Hayatında proje yapmamış meslek insanının bir projeyi denetlemesinin mümkün olmadığının altını çizen Gökçe, “Denetleme mekanizmasında denetçilerin proje yapan insanlardan daha birikimli olması gerek” dedi. 2001 sonrası yapıların denetiminin sadece yapı denetim kuruluşlarınca yapılmadığını, geri kalan 62 ilde de Teknik Uygulama Sorumlusu (TUS) olarak adlandırılan inşaat mühendisi ve mimarlar tarafından denetim yapıldığını anlattı. TUS sistemini denetçinin doğrudan mal sahibinden para alması nedeniyle doğru bulmadıklarını dile getiren Gökçe “Sağlıklı bir mekanizma değildi, bu nedenle değiştirdiler. Ama bu kez de 19 ilde kurulan pilot sistem ile mal sahibi devre dışı kaldı. Yapı denetim şirketini müteahhitler seçer noktaya geldi. Bu da sağlıklı değil” diye konuştu.

Toplumsal enerji aşağıya çekildi

Gökçe, 17 Ağustos 1999 depreminde yargılanan tek kişinin Veli Göçer olmasını da eleştirdi. Sorunun bir kişiden değil sistemin kendisinden kaynaklandığını belirten Gökçe, deprem sonrası oluşan toplumsal enerjinin birkaç kişinin hedef yapılarak aşağıya çekildiğini savundu. Van’da da aynı şeyin yaşandığını anımsatan Gökçe, “Bütün dikkatler Salih Ölmez’in üzerine yöneldi. Onun yaptığı da doğru değil ama planlama evresinde, ruhsat sürecinde sorumluluğu olanları da görmek lazım” dedi.

Gökçe, denetlemenin Türkiye’de yanlış anlaşıldığını ya da birileri tarafından yanlış anlatıldığını dile getirerek “Denetimin olduğu yerde haksız kazanç olmaz” dedi ve Türkiye’de denetim mekanizmasının geçmişten beri sağlıklı işleyemediğini vurguladı.

Başbakan’ın iktidara geldikten sonra yapı denetim kuruluşlarını kaldırıp tekrar TUS sistemine dönmek istediğini söyleyen Gökçe,“Kendisi belediyeci olduğu için TUS’un dışında bir şey bilmiyor. Bugün tekrar aynı konuyu tartışıyoruz. Yapı denetiminin rehabilite edilmesi, meslek odalarının sürece sokulması, mesleki yeterliliğin uzmanlarca belgelendirilmesini konuşurken meslek odalarını devre dışı bırakan bir mekanizma oluşturmaya çalışıyorlar” dedi.


*/*/*/*/*/*/*


Oktay Ekinci (Cumhuriyet): KAÇAK APARTMANLAR


Depremini bekleyen İstanbul’da yıkılmaya aday yapıların başında “kaçak” ve “denetimsiz” inşa edilmiş, “betonarme-karkas apartmanlar” geliyor. Gerçi bu gerçek, yasadışı yapılaşan kentlerimizin tümü için de geçerli ama İstanbul’daki birçok semt “yalnızca” bu tür yapılardan oluştuğundan, yarattıkları tehlike çok daha fazla.

Gecekondulaşmanın 1970’lerden bu yana “kaçak kentleşme”ye dönüşmesine yol açan projesiz ve ruhsatsız ve betonarme-karkas apartmanların, zemin ne olursa olsun depremde “ölümcül yıkımlar”a neden olabilecekleri şu gerekçelere dayanıyor:

1- Ruhsat için önkoşul olan “onaylı proje”leri bulunmadığından ya da varsa bile meslek odasının ve belediyenin denetiminden geçmediğinden, yapının depreme dayanıklı tasarlanıp tasarlanmadığı; taşıyıcı donatılarının hesaplara dayanıp dayanmadığı bilinmiyor... Bu nedenle olası sarsıntılarda başına neler geleceğini “dışardan bakarak” kestirmek de mümkün değil.

2- Kaçak apartmanlar, kentin aynı zamanda imara uygun olmayan yerlerinde, yani arazi yapısı ve imar planındaki kullanım kararları bakımından aslında ruhsat bile verilemeyecek kesimlerinde yükseliyorlar. Zaten “kaçak”olmaları da planlardaki imar kısıtlamalarından ötürü... Bu nedenle kaçak olsalar da projeyle ve teknik denetimle inşa edilseler bile -ki bu çok ender görülen durumdur- örneğin dere yataklarındakiler, gevşek zeminli yamaçlardakiler, başta jeolojik nedenlerle depremde yıkılmaya adaydırlar...

3- Betonarme-karkas taşıyıcı sistem, doğru bir projeye dayansa bile uygulamanın her aşamasında ve her ayrıntısında uzmanlarınca denetlenmesi zorunlu bir yapı tarzıdır. Kaçak-ruhsatsız apartmanda “fenni sorumlu” olacak mimar ya da mühendis de bulunmadığından, bu uzmanlık denetiminden yoksun inşaatın “tekniğine aykırı” gerçekleştiği ancak depremde belli olur; ama artık vakit çok geçtir... Bu nedenle ülkemizdeki kimi betonarme-karkas apartmanların depremi bile beklemeden çökmeleri de aynı sistemin ne denli yüksek düzeyde ve hassas bir denetime muhtaç olduğunun kanıtıdır.

4- Son 50 yıldaki tüm depremlerimizde ölümlerin büyük çoğunluğu, denetimsiz ya da yeterli denetimden yoksun inşa edilmiş; veya projeleri yetersiz betonarme-karkas apartmanlardaki üst üste yığılan çok ağır tabliyelerin altında“ezilme”lerden ötürü gerçekleşmektedir. Bu nedenle kaçak ve ruhsatsız betonarme apartmanlar, adeta şimdiden birer“gömüt” gibidirler...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder