İKİ DAVA VE HUKUK
Ergenekon davaları hukuk sistemimize kötü bir örneğin yerleşmesine neden oluyor. Diyarbakır’da ekim ayında başlayan KCK davası da gösteriyor ki, artık içinden çıkılmaz iddianameler hazırlamak, lehte-aleyhte olanları belirsiz binlerce sayfalık dokümanı iddianame ekine yığmak, davanın ve soruşturmanın ucunu açık bırakmak yeni bir “hukuksal” ve “siyasal” anlayış!
Üç Ergenekon davasının iddianamesi 9 bin sayfa, KCK iddianamesi de 7 bin sayfanın üzerinde. Dünya görüşleri bir yana iki davanın sanıklarının hukuksal kaderi aynı...
Ancak davalar karşılaştırıldığında ilginç ayrıntılar dikkati çekiyor.
İddianamelere göre Ergenekon tarifsiz, ötekilerden farklı, benzersiz bir “terör örgütü”. Bir kusuru var; varlığı henüz saptanamadı.
KCK ise yargılanan kişilerce de varlığı inkâr edilmeyen bir yapı...
***
Medyada yer alan haberlerden edindiğimiz bilgiler ışığında bir karşılaştırma yapalım.
Ergenekon’un ne zaman kurulduğu belli değil. Yukarıda aktardığımız gibi henüz varlığı dahi saptanamadı.
KCK, Koma Civaken Kürdistan yani Kürdistan Topluluklar Birliği adı altında 2007’de kuruldu.
KCK üyeleri, terör örgütü olmadıklarını, siyasal ve toplumsal bir organizasyon olduklarını iddia ediyorlar. Ancak örgütün varlığını yadsımıyorlar.
Ergenekon davalarında bugüne kadar bir tek sanık bile çıkıp, “Evet ben böyle bir örgütün üyesiyim” demedi. Çok farklı kesimlerden insanlar bir araya getirilip bir çuvala kondu.
KCK davasında tüm sanıklar örgütün varlığını ve üyesi olduklarını kabul ediyor. Hatta kimi sanıklar “İşiniz ne” sorusuna, “KCK üyeliği” karşılığını verdiler.
Ergenekon’da savcıların varlığını iddia ettikleri örgütün yapısına, hiyerarşisine ilişkin somut bir bilgi-belge yok. Nerede, ne bulunduysa “örgüt yapısı böyle bir şey olabilir” denip iddianameye eklenmiş.
Bu nedenle birbirine benzemeyen 3 ayrı örgüt yapısı iddianameye konmuş.
KCK’nin bütün organları belli. 30 kişilik bir yürütme konseyi ve konsey başkanı var. Bunun altında 11 komite bulunuyor.
Ergenekon’un amacı, savcılara göre, bir yandan mafyayı yönlendirmek bir yandan darbe planlamak.
Bir yandan silahlar gizlemek bir yandan TSK’yi ele geçirmek. Bir yandan suikast planı yapmak bir yandan medyayı ele geçirmek... Hangi sanık için ne tutturulabilirse, ona göre suç var.
KCK ise amacını ilanen söylüyor: “Oligarşik bir yapıya dönüşen devleti demokratik cumhuriyet haline getirmek.”
***
Bu karşılaştırmayı şu nedenle yaptık:
Kamuoyunun “örgüt davası nedir” tam olarak bilmesi için!
Ergenekon davasında 4-5 sanığın bir araya gelip aynı yönde aktif bir harekette bulunduğu neredeyse hiç olmamıştır. KCK davasında ise bir kişi “mahkemede anadilinden başka dil konuşmayacağım” diyor; herkes ona uyuyor.
Ergenekon davası sanıkları öyle bir çaresizlik içinde ki, olmayan örgüte üye olmadıklarını, yapılmamış, sadece planlarının bulunduğu iddia edilen bir suikast ya da eyleme karışmadıklarını, hiç tanımadıkları kişileri tanımadıklarını ispat etmek zorundalar.
Mahkeme heyeti, “tutukluluğun devamına” ilişkin karar verirken, gerekçe açıklamıyor. Standart bir metin var, her seferinde o okunuyor. Onun özü de şu:
Kuvvetli şüphe, delil durumu, üzerlerine atılı suçun vasfı.
Kuvvetli şüphe ne? Belli değil.
Delil durumu? Belli değil.
Sadece suçlamanın ağırlığı var.
Bütün bunların yanında Ergenekon soruşturmasının bir özelliği daha var:
İleride meydana gelecek olaylardan da sorumlu.
Yeni gizli tanıklar bulup şu yönde ifade verdirirlerse şaşmamak gerekir.
“Bunlar gelecekte suç işlemişlerdi!”
Musatafa BALBAY
Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder